banner
Güncel

ANNEM SEDAT PEKER’LE GÖRÜŞTÜ

Telaş bir gün öncesinden başladı. Annem Sedat Peker’le görüşmesine çok önem veriyordu, bu yüzden de bütün evi ayağa kaldırmıştı. O’na göre giyimine çok özen göstermeliymiş. Madem, mafyatik bir ortama girilecekti,..

ANNEM SEDAT PEKER’LE GÖRÜŞTÜ

Telaş bir gün öncesinden başladı. Annem Sedat Peker’le görüşmesine çok önem veriyordu, bu yüzden de bütün evi ayağa kaldırmıştı. O’na göre giyimine çok özen göstermeliymiş. Madem, mafyatik bir ortama girilecekti, o zaman buna uygun giyinmesi gerekiyormuş.

Kardeşim Hülya koşuşturma sırasında bir ara; ‘ Ama anne sen bir kadınsın, niye tipini değiştirmeye çalışıyorsun ki…’ demeye kalmadı, annem lafı ağzına tıkadı:

“ Sen sus hele!… Önceki gün, şortla sokağa çıktığını gördüm. Sokakta da ağzını aça aça kocaman kocaman gülüyordun. Bir kız çocuğuna yakışıyor mu bunlar! Sana ayar oldum”

Parlak gömlek zaten hazırdı. Babam eve pek uğramazdı ama gardolabında pantolonları her zaman ütülü dururdu. Annem kendisine bir pantolon ayarladı. Lakin, ceket mesele oldu. Babamın ceketlerini istemiyordu. Kruvaze ceket diye tutturdu: “ Siz ne anlarsınız racon’dan” diye de fırça yedik. Neyse ki, alt kattaki komşumuz öğretmendi. Bir ara moda diye kruvaze ceket almıştı. Ablamın tek gözü hala görmediğinden siyah, kapkara bir gözlük takmaya başlamıştı. Ablam gözlüğüne veda etti. En mühim mesele tespih! Ama en kolayı da oydu. Hacı komşumuzun hediye verdiği tespih vardı. Annem birden bana döndü; ‘Bunu hemen hacı’lıktan külhanbeyine çevir’. Hazırlıklar bitti.

Alacakaranlık kuşağı… Pardon, sabahında annem, kendisini almaya gelecek arabayı beklemeye koyuldu. Malum ‘SS’ Hitler’in ne zaman baskın yapacağı bilinmediği için Sedat Peker kendince bir önlem almıştı.

Annemin dönmesi akşamı bulmuştu. Merakla söyleyeceklerini dinlemeye hazırdık. Ama annem susuyordu. Yerimizden kıpırdamadığımızı görünce o bildik, yayvan, ağdalı ancak kalın sesiyle konuştu: “ Akdimiz var… Tamammm… Sırası gelecek” dedi.

Bazı sözleri de kağıda yazmış, onları da MİT’e (Mahalleyi İzleme Teşkilatı) verecekmiş. Mahallemizdeki MİT’in Başkanı Hakan Ağaç’tı. Ablam kısık sesle, “ Annem işi sulandırdı, Fidana su serdi. Yine bir şey çıkmadı” dedi.

Ablam için günün anlamı bitmişti, gitti odasına müziğini açtı. Ajda Pekkan’ın sesi odasından yankılanmaya başladı: “ Sana ne kime ne/ Köle miyim sana ben/ Hür doğdum, hür yaşarım/ Hesap soramaz kimse bana/ Kimin ne hakkı var ki karışır hayatıma… Saat gece yarısını geçmişti. Annemin sesi gürledi tabii ki : “ Bu saatte kimseyi rahatsız etmeye hakkın yok!” Ablamın buna ne cevap verdiğini duyamadık, ama içlene içlene içine söylediği belli oldu.

Annem hırslandı bir kere… Sakinleşmesi lazım, bana döndü:

“ Bana pudra şekeri getir” dedi. Dedim ‘yok’…. O zaman ‘Badem şekeri getir’…  Dedim, ‘ O da yok’… İyice küplere bindi. “ Gene/zulaların mı bitti!”

Kendimizi ‘doyurma’ derdinde olduğumuz için ‘zulaların da’ bittiğini anlatmaya çalıştım ama annem hiddetlenmişti bir kere:

“ Evde Yalnız Takılan (EYT) emekli ilhan’ın oğlu Mahir çift dikiş sınıf atlarken, kardeşi Seçkin müteahhitlerin yanında asfalta dolar seriyor. Bir sen beceremedin milletin arasına karışmayı. Demin sordunuz ya ‘Sedat Peker ne konuştunuz’ diye… Bir buklesini vereyim sana:

“Tek millet tek devlet/ Ak’la bereket”

YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)

ÜYE GİRİŞİ

KAYIT OL