banner
Güncel

“CEVAPSIZ SORULAR”

Ahali adına cevapsız kalan soruların anatomisini çıkarmak istedim bu hafta kıymetli dostlarım… Cevap alamadığımız soruları sormaya o kadar alıştık ki, yanıt verilmeyen bu soruları sormak garip gelmemeye başladı artık bizlere…..

“CEVAPSIZ SORULAR”

Ahali adına cevapsız kalan soruların anatomisini çıkarmak istedim bu hafta kıymetli dostlarım…

Cevap alamadığımız soruları sormaya o kadar alıştık ki, yanıt verilmeyen bu soruları sormak garip gelmemeye başladı artık bizlere…

Bir de yepyeni bir moda çıktı son birkaç yıldır soruya soru ile yanıt vermek, sonuçta ortada bir yanıt var ama sorular Ahalinin zihninde yanıtsız…

Televizyon programlarını seyrediyor musunuz? Hani şu sözde sorulara yanıt aranan programları? Ben seyrediyorum ve kafamda daha fazla soru işareti ile televizyonun başında kala kalıyorum.

Size de böyle oluyor mu?

Bir konuk diğer bir konuğa, “Efendim, siz zamanında şunları yaptınız, şimdi bunların hesabını verin.” diye sorduğunda, karşısında ki konuk hemen yanıt olarak “Sen şimdi öyle diyorsun ama sen asıl şu zamanda ne yapıyordun ona cevap ver.” diye yanıt veriyor. Ben tam bu iki sorunun arasına sıkışmış, bir cevap beklerken oradan üçüncü bir konuk çıkıp “İkinizi de kınıyorum sorduğunuz soruların ülke menfaatine bir katkısı yok, siz ikiniz asıl şuna cevap verin.” demez mi? Hadi Hüseyin çık işin içinden çıkabilirsen. Bütün bu sorulara zihnimde kendi yanıtlarımı buluncaya kadar gece boyu uykusuz kalıyorum, çünkü muhatapları asla cevap vermiyor.

Örneğin, bir kamu kurumuna dilekçe ile başvurdunuz. Dilekçenize bu sorunun muhatabı aslında şu kamu kurumu diye yanıt almıyor musunuz? Sonra aldığınız yanıt üzerine, diğer kamu kurumuna başvurduğunuz da, aslında ilk başvuruyu yaptığınız kamu kurumunun size çözüm sunması gerektiği yanıtına ne demeli peki?

Hadi kamu kurumu sonuçta, bugün git yarın gel olaylarına Ahali olarak alıştık diyelim, diyelim de cevapsız sorular Ahaliye sirayet etmeye başladı;

“Çay içer misiniz?” “Kahve var mı?”

“Ne yemek istersiniz?” “Siz ne tavsiye edersiniz?”

“Bu telefon iyi mi?” “Siz nasıl bir telefon bakmıştınız?”

“Benimle evlenir misin?” “Sen ne olsun istersin?”

Evet, kabul ediyorum son örnek biraz abartı oldu ama durum tam olarak bu…

Şimdi buradan sorsak, desek ki;

“Efendiler, ne yaptınız deprem vergileri olarak toplanan paraları?”

Şöyle bir yanıt almamız çok muhtemel değil mi?

“Eyyy Hüseyin, sen böyle yazılar yazacağına önce kendine bak, kendinle hesaplaş, geçen gün yolda yürürken bulduğun 10 lirayı kime verdin onu açıkla…”

Ben bu soruya yanıt verir, cevapsız bırakmam ama modaya uymaz, o nedenle cevapsız kalsın şimdilik bazı sorular.

Son olarak eklemek istiyorum. Cevapsız kalan soruların en büyüğünü minik Elif bakışlarıyla soruyor bize. Onun gözlerinin içine bakarak cevap vermeli sorumlular, peki verirler mi?

Sorulan hiçbir sorunun yanıtsız kalmayacağı güzel günlerin temennisiyle…

Çok geçmiş olsun İzmir…

 

YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)

ÜYE GİRİŞİ

KAYIT OL