banner
Güncel

2021 TÜRKİYE EKONOMİSİ TOPARLANABİLİR Mİ?

Covid 19 salgınının tüm dünyada ve Türkiye ekonomisinde olumsuz etkileri devam ediyor. Son aylarda bu olumsuz etkilerden dolayı ülkemizde vergi gelirleri ve tüketim azalmıştır. Bu yönde salgının sağlık ve  ekonomi..

2021 TÜRKİYE EKONOMİSİ TOPARLANABİLİR Mİ?

Covid 19 salgınının tüm dünyada ve Türkiye ekonomisinde olumsuz etkileri devam ediyor. Son aylarda bu olumsuz etkilerden dolayı ülkemizde vergi gelirleri ve tüketim azalmıştır. Bu yönde salgının sağlık ve  ekonomi ile yakından bağlı olduğu gerçeğine inanmalıyız. 2021 yılının ilk 5 ayında bütçe 90 milyar 76 milyon lira açık verdi. Hedeflenen yıl sonu bütçe açığı 140 milyar lira olduğu dikkate alındığında, bütçe açığının %63’ü ilk 5 ayda gerçekleşmiş olduğunu görüyoruz. Bunun sebebi 2020 Nisan ayından itibaren tüketimin azalması ile vergi gelirlerinin hedefinin bütçede konulan artış hedefinden kopmasıdır. Yıllık vergi gelir hedefinin % 16,7 oranında belirlenmesine karşın, ilk 5 ayda %6,5 düzeyinde kalarak bütçe giderlerinin faiz giderleri ve cari harcamalarının artışı sonucu daha fazla artmasıdır.

Bugün ekonomik sıkıntının en önemli nedenlerinden biri talep daralmasıdır. TÜİK % 14,60 oranında enflasyon açıklamıştır. Ancak çarşı pazardaki enflasyon daha fazla seviyede hissediliyor. Bunun nedeni artan maliyetlerdir. Çalışan kesimin aylık maaşından kesilen yüzde 32 civarındaki vergilere en az %25 oranında enflasyonu eklediğimizde maaşın yarısı yok oluyor. Çalışanların banka ve taksit borçları da eklediğimizde gelirden fazla gider oluyor. Bu da alım gücünü azaltıyor.  Alım gücü düşen dar gelirli ihtiyaçlarını karşılayamaz hale geldi.  Bu durum piyasada ciddi olarak talep daralmasını yarattı. Artan maliyetler üreticisinden tüketicisine kadar herkesi etkiledi. Doğalgaz, elektrik, ulaşım, akaryakıt ve gıda fiyatlarındaki artış, gelir dağılımı bütçe açığını olumsuz etkiliyor.  Bu durum bütçe açığının kapanması için zamların devam edeceğini gösteriyor. Diğer yandan yüksek faizlerle yapılan borçlanmalar da maliyetlerin artmasında önemli etken oluyor. Artan maliyetler sigorta primleri, vergiler, enerji giderleri ve kredi faizlerindeki artış esnaf ve küçük işletmelerin borçlarını sürekli arttırıyor. Bu yönde üretici kullandığı faizi ürüne yansıtmak zorunda kalıyor. Bu durum maliyetlerin sürekli artması demektir.  Maliyetlerin artması sonucu zor duruma düşen esnaf, çiftçi ve küçük işletmeler için hükümet hazırladığı ekonomik paketlerle faizle borçlandırma politikalarına devam etmek için para bulmak zorunda kalacak ve borçlanma sarmal olacaktır. Bu sarmal borçlar vergilerin artmasına neden olacak ve üretime yansıyarak enflasyon ve dolayısıyla faizler artacaktır.

 

Maliyet enflasyonu faiz oranlarının artması ve devletin sürekli borçlanarak büyüyen bütçe açıklarını maliyetli para ile kapatmayı tercih etmesiyle oluşur. Ekonomiyi yönetenlerin yıllarca izlediği  para palitikasının sonucunda devleti bu duruma getirmiştir. Ekonominin temel ilkelerinden uzaklaştıkça talep daralması devam edecektir. 2021 de bütçe açığı ve borçlanma artıyor. Toplam borç milli gelirin %62 ve işsizlik sürekli artıyor.

 

Dünya ekonomisinin inişli çıkışlı olması riskleri arttırıyor. Bu yönde dünya ticaret savaşı tüm ülkeleri etkiliyor. Dünya ekonomisinin büyümesi % 3,5 seviyesinde ve bu oranın, % 2.0’e düştüğü takdirde resesyona girme ihtimali vardır. Türkiye ekonomisi üzerindeki Covid 19 baskısı gün geçtikçe artıyor.  Küresel ekonomiyi büyük sıkıntıya sokan covid 19 salgını, siyasi gerginlikler ve iktisadi istikrarsızlıkla boğuşan Türkiye’nin ekonomisinde baskı oluşturuyor.  Türkiye’de ekonomik yaşam durma noktasına geldi ve ekonomiyi ayakta tutan sektörler alarm vermeye başladı. Özellikle ihracat/ ithalat dengesi Türkiye aleyhine gelişiyor.  Türkiye ihracatının % 58’ini yaptığı Avrupa ülkelerinden gelen talepler azalıyor.  Daha önce verilmiş siparişler iptal ediliyor ve firmalarda çalışanların işine son veriliyor.  Covid 19 salgınında Avrupa ülkelerinde getirilen seyahat kısıtlamaları nedeniyle turizm sektöründe büyük kayıplar yaşanıyor. Avrupa ekonomilerinde, salgınla ilgili alınan önlemler nedeniyle önümüzdeki aylarda daha çok daralma bekleniyor. Bu durumda;

Türkiye ekonomisinin toparlanması için;

Orta ve dar gelirlinin satın alım gücünün arttıracak talebin oluşması için tedbirler alınmalıdır. Yüksek faiz ve döviz kurlarıyla ekonomiyi düzeltemeyiz. Bu yönde işgücü verimliliği arttırıp ve tasarruf yaparak karşılığı kendi paramızın piyasaya sürülmesi gerekmektedir.  Cari açığı düşürmek için kur riskini azaltıp tasarruflarla ve kendi kaynaklarımızla yatırım yapmalıyız. Talebi arttırmak için yabancı  veya maliyetli para tercih edilmelidir. Sürdürülebilir bir büyüme için enflasyon mutlaka %5 seviyesine gelmelidir.  Döviz talebini karşılayabilmek için  demokrasi ve yargıda güven oluşturmalıyız.  Kurumsal yönetim riskini azaltmalıyız. Şirketleri belirsizlik ortamlarından ve yüksek riskli durumlardan iyimserliğe dönüştürmeliyiz. Ülkemizi yönetenlerin uluslar arası ilişkilere ideolojik bakmamaları, ülkenin çıkarlarına göre hareket etmeleri gerekir diye düşünüyorum.  Bana göre ekonomimiz, Mustafa Kemal Atatürk’ün 1929 dünya ekonomi buhranında hedef olarak ortaya koyduğu ekonomik sistem (ekonomiyi millileştirme) ile 2021’de toparlanır ve 2022’de toparlanma sona erer. Sorunlarımızı aşmak için yarınlara umutla bakmalıyız.

YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)

ÜYE GİRİŞİ

KAYIT OL