banner
Güncel

BOĞAZİÇİLİ ÖĞRENCİLERİ ‘BOĞAZLAYALIM’

Boğaziçili öğrencileri ‘Boğazlıyorlar’ ya, 43 yıl geriye gittim. Bu ‘boğazlamanın’ nasıl yapıldığına dair ilk şahit olduğum olay aklıma geldi. Yıl 1978… İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’ne gidiyorum. Fakültenin 1 ve 2’inci..

BOĞAZİÇİLİ ÖĞRENCİLERİ ‘BOĞAZLAYALIM’

Boğaziçili öğrencileri ‘Boğazlıyorlar’ ya, 43 yıl geriye gittim. Bu ‘boğazlamanın’ nasıl yapıldığına dair ilk şahit olduğum olay aklıma geldi.

Yıl 1978…

İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’ne gidiyorum.

Fakültenin 1 ve 2’inci sınıfları İstanbul Üniversitesi Ana Kampüs’ün yanındaki sokakta iki katlı binada bulunuyordu. Sokağın giriş kısmında Eczacılık Fakültesi, çıkışında da Esnaf hastanesi bulunuyordu. (Bu kısmı detaylı vermemin nedeni 16 Mart 1979 katliamında kullanılan bombalar bu sokaktan Üniversiteye giriş yapan öğrencilerin üzerine atılmıştı…

Ben de her gün bu sokağı geçerek okula gidiyordum)

Arkadaşlarımın birçoğu beni ‘Taşralı’ olarak tanımlarlardı…

İstanbul’dan olmayanlara söylenen bir söz. İstanbul’a çok yakın olmasına karşın ‘Anadolu’dan’ biriydim. Düzce’de kendimi hep siyasi olayların dışında tutmuştum… İstanbul’a adım atar atmaz ise siyaset kazanının içine düşmüş gibi oldum. İki katlı okulumuzda öğrenciden çok polis vardı. Her gün bir olay çıktığı için okula devam eden öğrencilerin sayısında azalış oluyordu. Bir gün okulun ikinci katında bulunan sınıfıma/anfiye ilerlerken bir kargaşa başladı. Tam da merdivenin başındayım. Sağ-Sol öğrenciler birbirlerine girmişler polis de coplamaya başlamış. Hemen önümde birisinin ( öğrenci olup/olmadığını o an kestiremedim) yere yatırdığı bir öğrenciye ayağı ile vurmaya başladığını gördüm. O esnada tekme savuran kişinin ayağındakinin postal/bot olduğunu fark ettim. Öğrencinin yüzü/gözü kan içinde kalmıştı. Ani bir reflekse tekme atan kişiyi savurdum. Ne olduysa ondan sonra oldu. Bir anda herkes bana yönelmişti. Polis bağırmaya başlamıştı. Sınıfın kapısını açar açmaz arka sıralara doğru ilerlemeye başladım. Sınıfımız 200 kişilikti. Hemen sıralardan birine oturdum. Beni tanımasınlar diye hemen gözlüğümü çıkardım ve saklamaya çalıştım. Yanımda bir kız öğrenci vardı. Hemen gözlüğümü aldı, sakladı. ‘Yetmez’ dedi, ‘Kazağını da çıkar, görmüşlerdir, tanırlar’ dedi. Kazağımı da çıkardım. O kız öğrenci hem kazağımı, hem gözlüğümü sakladı. Gömleğimle birlikte liseli bir öğrenciye dönüşmüştüm bile. Polis ve ‘Bir takım kişiler’ sınıfı birkaç kez turladı. Beni bulamamışlardı. Polis sınıfa beni ‘soramamıştı’ bile. O sınıftaki hiçbir öğrenci AŞAĞIYA bakmamıştı. O kız öğrenci ile o günkü tanışmamızın üzerinden 43 yıl geçti ve biz hala görüşüyoruz. BİZ İKTİSATÇILAR GRUBUYUZ.

Ve bugün… Tam 43 yıl sonra, Boğaziçili öğrenciler ‘Boğazlanırken’, bir kadın, bir ana çıkıyor, polise karşı ‘ Yapmayın, Onlar size ne yapıyorlar, Onlar bu Türkiye’nin ilk 400 öğrencisi arasındalar’ diyebiliyor. Çünkü O kadın da AŞAĞIYA bakmıyor.

1978’de de 2021’de de direnç ve tepki aynı. Haksızlık, adaletsizlik, baskı karşısındaki tepki ve direncin duygusu hep aynıdır.

Türkiye’de baskılar hep oldu, muhtemel yine olacaktır.

Ne var ki tarih göstermiştir ki; cellatları kimse hatırlamaz lakin baş eğmeyen unutulmaz.

YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)

ÜYE GİRİŞİ

KAYIT OL