banner
Düzce Yerel

İSRAF EKONOMİSİNİN SONUÇLARI!

Görevim nedeniyle bulunduğum bir kentte, eşyalarımı taşıyıncaya kadar kuruma ait misafirhanede kalıyordum. Ayrılırken indirimli tarifeye göre ücreti ödedim.  Misafirhanede devlet yöneticileri diye tanıttıkları insanlar geliyordu. Misafirhanenin 60 kişilik kapasitesi vardı…

İSRAF EKONOMİSİNİN SONUÇLARI!

Görevim nedeniyle bulunduğum bir kentte, eşyalarımı taşıyıncaya kadar kuruma ait misafirhanede kalıyordum. Ayrılırken indirimli tarifeye göre ücreti ödedim.  Misafirhanede devlet yöneticileri diye tanıttıkları insanlar geliyordu. Misafirhanenin 60 kişilik kapasitesi vardı. Akşamları 20 civarında insan yemek yiyordu.  Her gece ortalama 10 kişi konaklıyordu. Yetkililerle sohbet ederken burası kışın böyle, yazın ise tam doluyor dediler.  Ben muhasebeci ve hesap insanıyım merak ettim ve bir gece odamda oturdum hesap yaptım. Misafirhane bir yıl boyunca yarı yarıya zarar ettiğini tespit ettim. Yetkililer ile konuşurken misafirhanenin bu kadar zarar ettiğini ve bu zararın israf olduğunu söylediğimde, kamu çalışanlarına devletin hizmetidir dediler. Bu cevap karşısında şaşırdım kaldım. Yöneticilik sorumluğu anlayışıyla israfı en aza indirmek için uğraştım, ancak engelleri aşamadığım için başarılı olamadım.

Devlet indirimli tarife uygulayarak kendi personeline yapacağını zaten yapıyor. Ancak imtiyaz diye bir hak yok.  Devletin olanaklarıyla imtiyazlı sınıf yaratılırsa israf belirli yönde yoğunlaşarak toplumu başka mecralara sürükler. Bu yönde devletin kaynaklarını denetimsiz kullanan, vatandaşın kazandığının çoğunu vergi yoluyla alan, kaynakları verimli kullanmadığı için sürekli borçlanan ve borç batağına giren, sürekli para basan, yakınlarına ayrıcalıklar yaparak zenginleştiren,  istihdam yaratamayan, torpil yoluyla liyakat sistemini ortadan kaldıran ve israf eden devlet çoğunluğun devleti değil, bir kesimin devleti olur.

Osmanlı İmparatorluğu son 250 yıllık süreçte çok yozlaşmıştı. Rüşvet, hırsızlık ve yolsuzluk pik yapmıştı.  Kaynakları israf ederek belli kesimlerin zengin olması olağan hale gelmişti. Bu kötü zihniyet, Türkiye Cumhuriyeti Devletine de bulaştı ve devlet olanaklarını kullanarak etraftaki insanları zenginleştirmek normal hale geldi. Bunu yapanlar da kimi çevrelerce alkışlandı. Alkışlandıkça cesaret alanlar daha fazla savurganlığa devam ediyorlar. Bu duruma karşı çıkıp doğru ve adil yöntemlerle toplumu refaha kavuşturmak için öneri geliştirenler ciddiye alınmayıp suçlanmaktadır.

Yanlış tercihlerle tüketim üzerine kurulmuş ekonomik büyüme, enflasyonu stagflasyona dönüştürerek gelir dağılımındaki adaletsizliği arttırmış ve toplumsal tükenmişliğe neden olmuştur.

Hesap verebilir,  şeffaf, insan haklarına saygılı ve hukukun üstünlüğü temelinde devlet yönetimine ihtiyacımız var. İsrafa son veren ve ekonomiyi iktisat bilimi yöntemlerine göre yönetilen devlet hem içte hem de dışta güven verir ve sorunların çözümü kolaylaşır.

 

YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)

ÜYE GİRİŞİ

KAYIT OL