banner
Güncel

MEYDANLARIMIZA DOKUNMA!

Sevgili okuyucularım,   Süleyman Kuyumcu, Selahattin Olcar, Ruhi Kurnaz, Mehmet Keleş, İsmail Bayram, Onları  tanıyorsunuz, şehrin son otuz yılına damgasını vuran isimler. Yürüdüğümüz yollar, kaldırımlar, içtiğimiz su, oturduğumuz, eğlendiğimiz parklar,..

MEYDANLARIMIZA DOKUNMA!

Sevgili okuyucularım,

 

Süleyman Kuyumcu,

Selahattin Olcar,

Ruhi Kurnaz,

Mehmet Keleş,

İsmail Bayram,

Onları  tanıyorsunuz, şehrin son otuz yılına damgasını vuran isimler.

Yürüdüğümüz yollar, kaldırımlar, içtiğimiz su, oturduğumuz, eğlendiğimiz parklar, dinlendiğimiz banklar, gölgesinde oturduğumuz ağaçlar ve daha bir çok şey, aslında onların bizlere bırakmış olduğu emanetler.

Her şeyi doğru yaptıkları tabii ki söylenemez, ancak bilinen bir gerçek var ki  bu şehrin hafızasında iz bıraktılar.

Ve onlar her zaman Düzce’ye hizmet etme gayreti içerisinde oldu. Birçok güzel hizmetin altına imza attılar. Hiçbir zaman bir kişiye veya zümreye hizmet etmediler. Allah onlardan razı olsun.

Mesela, Süleyman Kuyumcu ben belediye başkanıyım demez sarı çizmeleri ayağına geçirir, iş makinesinin önünden yürürdü. Birçok cadde ve sokak onun sayesinde açılabildi.

Selahattin Olcar’ın elinden ingiliz anahtarı düşmezdi. Şehre ilk asfalt fabrikasını o kurdu. Cadde sokak her yeri asfaltla kapladı.

Ruhi Kurnaz’ın döneminde iki büyük deprem felaketi yaşandı. Her türlü imkansızlığa rağmen Ruhi Kurnaz’ın gösterdiği olağanüstü performans hala Düzcelilerin hafızasında.

İsmail Bayram zor şartlara rağmen çoban alt geçidini kazandırdı Düzce’ye, bir gün durmadı gece gündüz çalıştı.

Mehmet Keleş bu şehirden deprem felaketinin izlerini sildi, yanmış, yıkılmış yok olmuş bir şehir küllerinden yeniden doğdu ve  ilk kültür merkezinin kapıları açıldı Düzcelilere.

Onlar, rakiplerini düşman gibi görmediler, siyasi kin tutmadılar, birbirlerinin yaptıklarına burun kıvırmadılar, yapılanları yıkıp tahrip etmediler tam tersine birbirlerine teşekkür ettiler.

Ne yazık ki bu gün belediye başkanı şehrin eksiklerini tamamlamak yerine geçmişte yapılan hizmetleri yıkmakla meşgul.

Saat kuleleri, tramvay, yağlı güreş arena, Düzce kasrı, park gazinosu, Avni Akyol parkı, İnönü parkı, havuzlar…

Şimdi sıra Cedidiye meydanında geldi.

Hepiniz biliyorsunuz,

O meydanı bizlere bütün itirazlara, engellemelere rağmen Mehmet Keleş kazandırdı.

Hatta ikinci dönem başkan adayı gösterilmemesinin arka plan sebeplerinden biriside bu konuydu.

Şimdi artık kimse nereden çıktı bu meydan demiyor,  itiraz eden  yok.

Birçok şehri kıskandıracak  güzel meydanlarıyla bilinen bir kent oldu Düzcemiz.

Anıtpark meydanı yüz bin kişi alıyor.

Belediye meydanı elli bin kişilik.

Ve aslında şehirler meydanlarıyla bilinirler.

Taksim meydanı denilince söylemeye gerek yok orası İstanbuldur. Kızılay meydanı denince de Ankara.

Sevgili okuyucularım,

Bu gün bu yazıyı yazmama sebep olan şey, Düzce Belediyesi bu günlerde Cedidiye camisinin önündeki meydana iş merkezi yapmaya hazırlanıyor. Belediye Başkanı işi gücü bıraktı, bu güzelim meydanı yok etme peşinde koşturuyor.

Yapılan bütün itirazlara rağmen belediye meclisi meydanın bir kısmını imara açtı.

Saçma sapan nereden kopyalandığı bilinmeyen bir proje (ki aslında buna proje bile denmez) yapılmış ve  kamuoyu desteği aramaya çıkmışlar.

Kopyala yapıştır metoduyla bir takım  mukayeseli resimler yayınlanmış ve halka yani bizlere soruyor başkan. “Böylemi güzel, yoksa şöylemi  güzel”?

Ehh öyleyse cevap verelim.

Böyle çok güzel sayın başkan.

Lütfen meydanlarımıza dokunma!

Ve sakın kimlerin aklıyla, kimlere hizmet etmeye çalıştığını bilmediğimizi zannetme.

Yani bir başka şekilde söylemek gerekirse, aklımızla alay etme!

Birilerinin şahsi menfaatlerine alet olma!

Yıkmaktan, bozmaktan, dağıtmaktan vazgeç!

Karşılık gözetmeden hizmet et,  yukarıdakiler gibi senide hizmetlerinle ansınlar,

Ve yahut,

Bırak Düzce’nin ve Düzcelilerin yakasını.

Camiye  ve meydana rahatsızlık verme. Orada birçok eski Düzcelinin vakfiyesi olduğunu unutma.

Sevgili okuyucularım,

Cedidiye camisi yapılırken birçok Düzceli hayırsever vatandaşımız, büyüğümüz bağışta bulunmuştur. Kimisi para vermiş, kimisi arazi bağışlamış, kimisi bizzat alın terini ve emeğini ortaya koymuştur. Onların büyük bir bölümü şu anda hayatta değil, Allah hepsine gani gani rahmet eylesin. Onların bu gün  çocukları torunları yaşıyor.

Onlara seslenmek istiyorum,

Lütfen dedelerinizin, babalarınızın yapmış olduğu hayra sahip çıkın ve yapılan faydalı bir hizmeti asla dünya menfaatine değişmeyin.

Unutmayın kefenin cebi yok.

 

Kalın sağlıcakla.

YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)

ÜYE GİRİŞİ

KAYIT OL