Sevgili okuyucularım, Nedendir bilinmez, son yıllarda Düzce’de siyaset dili olarak çok ağır, çok rencide edici, onur kırıcı bir üslup kullanılıyor. Sosyal medya üzerinden takip ediyorum birkaç günden beri, iki eski..
Sevgili okuyucularım,
Nedendir bilinmez, son yıllarda Düzce’de siyaset dili olarak çok ağır, çok rencide edici, onur kırıcı bir üslup kullanılıyor.
Sosyal medya üzerinden takip ediyorum birkaç günden beri, iki eski siyaset arkadaşı birbirlerini acımasızca eleştiriyor, hatta ihanetle suçluyorlar.
Başka zamanlarda da böyle miydi bilmiyorum ancak, Ak Parti iktidara geldiği günden beri, parti kadroları arasında kavgalar, itişmeler, ağır ithamlar, küfürleşmeler bir türlü bitmek tükenmek bilmedi.
Ne yazık ki, bizlerde bütün olan biteni çaresiz, sinema filmi seyreder gibi seyrediyoruz.
2002 yılında kurulan ve yapılan ilk genel seçimlerde tek başına iktidara gelen Ak Parti Düzce’de üç milletvekilliği çıkararak ciddi bir başarının altına imza attı.
Bu başarının ardından halkımızın beklentisi, yoğun bir hizmet seferberliği başlatılarak, ağır deprem hasarı görmüş ilimizin ihtiyaçlarının bir an önce karşılanmasıydı.
Ne yazık ki durum böyle olmadı, o günün milletvekilleri ve teşkilatı iktidarın nimetlerinden istifade ederek ihtiyaçlarımızı karşılamak yerine parti içi muhalefet oluşturmak suretiyle, kamplaşma ve kavga siyaseti yapmayı tercih ettiler.
İki milletvekili, Fahri Çakır ve Metin Kaşıkoğlu bir tarafı, Dışişleri Bakanı Yaşar Yakış ve il başkanı Saim Tut diğer tarafı oluşturarak, büyük umutlarla iktidara gelmiş Ak Partiyi ilimizde daha en başında ortadan ikiye yırttılar.
Ve o yırtık onsekiz yıldan beri hala dikilemedi, onarılamadı.
İki taraf arasında ilk hesaplaşma merkez ilçe seçimlerinde yaşandı. Seçimi Bakanlık gücünü kullanan Yaşar Yakış’ın adayı Gökhan Taşlı kazandı.
Taraflar arasında ikinci raund, il başkanlığı seçimlerinde Saim Tut ve Metin Büyük arasında yaşandı ve yine kazanan aynı taraf oldu. Saim Tut yeniden il başkanı seçildi.
Ağır ithamların ve kavgaların yaşandığı seçimlerin ardından, iki milletvekili ile birlikte kaybeden taraf partiden adeta ihraç edildiler, dışlandılar.
Bu maçın rövanşı iki sene sonraki ilk yerel seçimlerde yaşanacaktı. Taraflar adaylarını belirlemiş seçimi bekliyorlardı ancak, beklenmedik bir gelişme kavgayı daha başlamadan bitirdi. Tayyip Erdoğan yanında yetiştirdiği Mehmet Keleş’i tepeden inme Düzce’ye başkan adayı olarak gönderiverdi.
Bu durum her iki taraf üzerinde tam bir soğuk duş etkisi yapmıştı.
Ne yapacaklarını şaşırdılar.
Önce her iki taraf da adayı sahiplenmedi, ardından iki taraf birden sahiplenmek istedi. Taraflar hem birbirleriyle hem de adayla kavga ettiler.
Ardından iki taraf arasında,
Bütün olanlara rağmen, seçimi çok yüksek bir oy oranıyla kazanan Belediye Başkanına kimin hükmedeceği kavgaları başladı. Ancak Tayyip Erdoğan’ın direk desteğini alan başkanın kimseye eyvallah edeceği yoktu. Kendi başına hareket ediyor, ne milletvekillerini nede teşkilatı dikkate alıyordu. Ne zamana kadar….
Taa ki Metin Kaşıkoğlu’nun Yerel Yönetimler Başkanına yardımcı olarak görevlendirilmesine kadar. Yerel yönetimler başkanının gücünü arkasına alan Kaşıkoğlu kendisine tabi olmayı reddeden Keleş’den dillere destan bir intikam aldı. Bu arada kavga Düzce ölçeğinin dışarı taşmış, artık Ankara çevrelerinde konuşulur olmuştu.
Arkası malum, biliyorsunuz.
Keleş’i gönderen Kaşıkoğlu yerine en yakın arkadaşı İsmail Bayram’ı getirdi.
Peki kavga bitti mi? Hayır.
Kavganın en ağırı ve şiddetlisi bu ikili arasında yaşandı.
Sevgili okuyucularım,
Lafı çok uzatarak sizleri yormak ve canınızı sıkmak istemem. Vurgulamak istediğim şey, Ak Partide post kavgalarının hiçbir zaman bitmediği.
Yeni umutlarla gelenler daima gidenlerin saldırısına uğradı, ağıza alınmayacak küfürleşmeler, ithamlar havalarda uçuştu.
Celal Erbay Metin Kaşıkoğlu kavgası,
İbrahim Korkmaz, Metin Kaşıkoğlu kavgası,
İbrahim korkmaz, Faruk Özlü kavası,
Faruk Özlü, Mehmet Keleş kavgası,
Liste uzayıp gidiyor.
Peki sevgili Düzceliler bu kavga ve küfürleşmelerin, siyasi mücadelelerin kime faydası oldu, bu kavgalardan kim istifade etti?
Bu sorunun cevabı gerçekten çok üzücü.
Kavga edenler zarar ettiler. Hepsinin durumu ortada.
Ak Parti zarar etti. Son anketler hem yerelde, hem ulusalda bu durumu açık biçimde gösteriyor.
Düzcemiz zarar etti. Kesintisiz tek parti iktidarından gerektiği gibi istifade edemedi.
Keşke bu kavgaların hiçbiri olmasaydı.
Her ne şekilde olursa olsun seçilen bu arkadaşlar, bu şehrin kendilerinden hizmet beklediğini bilselerdi. Herkes birbiriyle iyi geçinseydi. Kendi ikbali, istikbali düşünmek yerine, düzcemizin ve ülkemizin geleceğini, istikbalini ve menfaatlerini düşünseydi sonuç acaba nasıl olurdu?
Bu sorunun cevabını sizin takdirlerinize bırakıyorum.
Kalın sağlıcakla.
YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)