Sevgili okuyucularım, En son yazımda Belediye Şirketleri ile ilgili bilgiler vermiş, sayın başkana bazı duyumlarımı aktarmış ve bazı tavsiyelerde bulunmuştum. Bu, araştırmalar sonucu edindiğim bilgileri aktarmamın sebebi öncelikle Sayın..
Sevgili okuyucularım,
En son yazımda Belediye Şirketleri ile ilgili bilgiler vermiş, sayın başkana bazı duyumlarımı aktarmış ve bazı tavsiyelerde bulunmuştum.
Bu, araştırmalar sonucu edindiğim bilgileri aktarmamın sebebi öncelikle Sayın Başkanı korumak, belediyemizi korumak, Düzcemizi ve halkımızın menfaatlerini korumak amacı taşıyordu.
Beklentim,
Sayın başkan bunları araştırır, menfi veya müspet sonucunu kamu oyuyla paylaşır düşüncesiydi.
Olmadı,
Sayın başkan bunun yerine bizzat kendisi yazının altına şahsımla ilgili kanaat notu düştü.
“Cahil ve salak”.
Acaba mı dedim yazıyı tekrar okudum.
Yazıda öncelikle, Anayasamızda belediye kurulması ile ilgili maddeden bahsetmişim, ardından belediye kanununda belediyelerin görev yetki ve sorumlulukları nelerdir yazmışım, sonra belediyelere neden şirket kurma hakkı verilmesi zarureti ortaya çıkmıştır bundan bahsetmişim.
Buraya kadar bir cehalet ve salaklık söz konusu olamaz, herşey gayet düzenli ve kitabi.
Peki,
Cehaletimiz ve salaklığımız nerede başlıyor.
Sayın başkanın yönetimi altındaki şirketlerde ortaya çıkan bazı olumsuzlukları ortaya koyduğumuz zaman!
Oldu o zaman sayın başkan ben cehalet ve salaklığı kabul ediyorum gönlün olsun.
Ancak bir şartla!
Sen bizzat çıkar kamu oyununa doğru bildiklerini açıklarsan.
Yani diğer bir deyişle “cahil ve salak” olmadığını ispat edersen.
Sonra “sehven” nedir Allah aşkına.
Karşılığına baktım, “yanlışlıkla yazma” diyor.
Gören duyanda Albert Einstein’in İzafiyet Teorisi ve İkizler Paradoksu’nu yazdığını sanır.
İstersen,
Tatlıya bağlamak için, sana,
Önce bir fıkra anlatıp, ardından da bir öneride bulunmak istiyorum.
“Bir gün temel hemşerilerinin oturduğu bir kahveye girer, bakar görür ki içeride insanlar bazı rakamları tekrarlayıp, tekrarlayıp kahkahalarla gülüyorlar. Şaşırır bir o kadar da merak eder yakınındaki Dursun’un kulağına eğilip sorar. “Ula uşağum, habu herufler delimi, haçan bir deyiler güliyler, beş deyiler güliyler.
Ula Temel emice, fıkralar bitmişdir daa, numara verduk onlara, anlatması zor oliyy daa ha boyle ettuk kolaylaştirduk oni”.
Tavsiyem,
Bu “cahil ve salak” bir numara olsun.
Sen bundan sonraki yazıların altına “bir” yaz bırak ben anlarım neden bahsettiğini.
Oldu!
Lazca’mı da idare ediver artık.
Sevgili okuyucularım, aslında bu haftaki konu başlığım farklıydı ancak olmadı, inşallah haftaya yazarız.
Kalın sağlıcakla.
YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)